Tuesday 3 August 2010

Agustos 2010 Turkiye Tatili

14 Temmuz'da Songul ve kizlari Turkiye'ye gondermistim bile. Aradan 20 gun gecmis ve ben artik hepsini iyiden iyiye ozluyordum. Nihayet benim de ucus tarihim geldi catti ve sabah ucagi ile Turkiye'ye uctum. Sorunsuz bir yolculuktan sonra Turkiye saati ile 13:00 gibi Istanbul'daydim.
Saat 15:00'de Disci randevum oldugu icin hemen Fatih'e gittim. Tahmin ettigim gibi curuk bir disim varmis. Dis hekimim Mustafa Bey hemen bir taraftan kanal tedavimi yaparken diger taraftan politik goruslerini ve yorumlarini benimle paylasti, ayrica Turkiye ile ilgili son gelismeleri de anlatti. Tabi konusma cogunlukla tek tarafli oldu, malum konusabilmek icin insanin agzini kullanabilmesi gerekiyor.
Gecici bir dolgu ve dis temizliginin ardindan ikinci durak berberim oldu. Saclari da hallettikten sonra bazi emanetleri teslim etmek icin Historia'da Nedret ile bulustum. 15 dk oturmusken Yalcin'dan telefon geldi. Kayinvalidesi ertesi gun ameliyat olacagindan kan vermek icin birisine ihtiyac varmis. Nedret ile vedalastiktan sonra Halit beni Historia'nin onunden aldi ve beraber Cerrahpasa Kan merkezine gittik, ancak bizi kabul etmediler cunki kan belli bir saate kadar verilebiliyormus. Ordan cikip Zeytinburnu Tekzen'de bekleyen Vahap ve Sinan'in yanina geldik. Daha sonra Mehmet ve Selim de oraya geldiler. Burger King'de birseyler yedikten sonra nihayet Zeytinburnu'ndaki Go Kart pistine ulasabildik.
Go Kart pisti genis ve inisli cikisli hatta tuneli bile olan zevkli bir pist. Hepimiz kasklarimizi takip araclarimizi da calistirdiktan sonra yarisa basladik. Ilk tur isinma turuydu, sonrakilerde hep yaristik. Gercekten de cok keyifli bir etkinlik oldu bu, muthis yaristik hepimiz. Cok eglenceliydi, ozellikle sollamalar ve carpismalar olaya renk katti. Vahap ve Sinan basi cektiler genellikle, daha sonra Mehmet ve ben, ardindan Halit ve Selim. 2 x 12 dk lik yarislardan sonra oradan ayrilip Bahcelievler'de bi kafe de oturup gecenin 1'ine kadar sohbet muhabbet ettik. Ardindan herkes evlerine dagildi.
Ertesi sabah Fatih'ten Aygul'u de aldiktan sonra, ben, Aygul ve Melahat annem yazliga gitmek uzere yola ciktik. Ogleden sonra 5 sularinda yazliga vardik ve sukur aileme kavustum. Ela beni gorunce biraz sasirdi tabi ve de kucagima alinca biraz tedirgin oldu, ama aglamadi. Unutmus kizim beni yine. Gerci fazla gecmeden alisiverdi bana yeniden ve gulucukler atmaya basladi.
Bu sene sicakliklar rekor duzeydeydi maalesef oyle ki bazi gunlerde 40 dereceyi bulmus. Adapte olmakta cok gucluk cektim. Deniz suyu bile sicakti bu yil. 2 yildir sakatliklar yuzunden kosamamistim yazlikta. Bu sene artik sabahlari erken kalkip ormanda kosabildim, tabi ki cok keyifliydi, cok ozlemisim burda kosmayi.
Ela'yi da birkac kez denize goturup suya sokabildik. Ilk kez denize girisi gorulmeye degerdi dogrusu. Bebis hic yadirgamadi suyu, oyle bi sevdi ki her suya girisinde sevinc cigliklari atti. Benim kizlarin ikisi de balik cikti valla. Suya bayiliyorlar.
Her sene yuzerken kulagima su kactigi icin bir turlu dalmaya firsat olmamisti hic. Bu sefer tedarikli gelip kulaklarima tipa taktim ve yeni almis oldugum snorkel takimi ile birlikte denizde saatlerce dalma keyfini yasadim. Simdilik balik degil de bira siseleri, teneke kutular ve plastik poset avladim bol bol, kismetse insallah seneye belki balik icin de dalabilirim.
2 hafta cabucak geciverdi ve 18 Agustos Carsamba gunu yazligi kapatip Istanbul'a geri donduk hep beraber.
20 Agustos Cuma sabahi Sinan ile beraber Trabzon'a uctuk. Trabzon'dan arac kiralayip Gorele'ye gitmek uzere yola ciktik. 20 yildir gormedigim memleketime yeniden ayak basmak ve oralari yeniden gormek cok hos hissettirdi. Once Cavuslu'daki Hamdiye Teyzemi ziyaret ettik, daha sonra  Haydarli koyune ciktik. Koye cok yakin olan aile mezarligina vardigimizda icim cok burkuldu. Rahmetli annemin mezarini gorunce cok daha kotu oldum ve gozyaslarim sel oldu. Annem buraya gelmek istemekle cok isabetli bir karar vermis, gercekten de cok huzurlu ve sessiz sakin bir yer. Rahmetli dedemin evini yeniden gorunce annem ile buralarda gecirdigimiz zamanlar aklima geldi. Hafizama gomulmus kare kare goruntuler gozumun onunde yeniden canlandi. Annemin yoresel pestamali giymesi, yemek yapip, sirtina horhor'u takip findik toplamaya gidislerimiz. Tahsin dayim, Fatma yengem, Fikriye teyzem, Metin abim ve hanimi da ordaydi. Orda kaldigimiz iki gun boyunca bol bol sohbet edip, annemi andik, bazen gulduk bazen agladik. Iki gun cabuk gecti ve 22 Agustos Pazar aksami Istanbul'a geri donduk.
Uc gun sonra yani 25 Agustos Carsamba gunu de Londra'ya geri dondum. 1 hafta sonra da Songul ve kizlarim donduler. 2010 tatilimiz de boylece noktalanmis oldu.

Monday 14 June 2010

MegaZort 2010 Zirvesi ve Gezisi

Bu yilki MegaZort Zirvesinin planlarini gecen yil yaz aylarinda Halit ile birlikte hazirlamaya baslamistik. Halit, 1 haftalik guney gezisi onermisti ve ben de fikre olumlu bakmistim. Ardindan bu dusuncemizi diger arkadaslarla da paylasmistik. Onlar da bizimle hemfikirdiler. Kasim ayinda ilk toplantimizi yapip kaba taslak bir plan cikartmistik ortaya. Kisa bi surede gerekli hazirliklari yapip gezimiz icin hazirlandik. Ucak biletleri alindi, araba kiralama rezervasyonu yapildi, gerekli makamlardan izinler alindi.

Bircok puruz cikmis olmasina ragmen (British Airways grevi, isyerinden problemler, maddi durumlar v.s.) 7 kisi 7 Haziran 2010 Pazartesi sabahin korunde yola koyulduk (2 arac, ilk aracta Doganay, Sinan, Yalcin, ikinci aracta ben, Halit, Vahap, Mehmet) ve Istanbul Sabiha Gokcen havalimaninda bulustuk. Ucusla ilgili herhangi bir sorun cikmadi ve 45 dakikalik yolculuktan sonra Antalya havalimanina inis yaptik. Terminal tuvaletinde herkes ozel olarak hazirladigimiz T-Shirt lerini giydi (Yalcin Superman, Mehmet Ironman [Ayranman], Halit Spiderman, ben Wolverine, Vahap Batman, Dodo Hulk, Sinan Gorunmez adam).

Arac kiralama sirketini aradiktan 5 dk sonra aracimiz geldi ancak ne yazik ki eski 2003 model arac tahsis etmislerdi bize. Gerekli itirazlari yaptiktan sonra 2006 model aracla degistirdiler.

Ilk duragimiz Duden selalesi oldu. Selale kismini gezmeden once oturup guzel bir kahvalti yaptik. Selaleyi gezip fotolari cektikten sonra yeniden yola koyulduk. Sonraki duragimiz Kemer oldu. Sahile inip biraz denize girdik, ardindan Burger King'de oturup yemek yedik. Uzerimizi degistirip yine yola ciktik. Cok gitmeden zaten Phaselis'e vardik. Phaselis gercekten gorulmeye deger bir yermis, tarihi kalintilar ve sahildeki muhtesem manzarayi gordukten sonra iyi ki gelmisiz dedim.

Sonraki duragimiz Olympos oldu. Vardigimizda hava kararmisti bile, hemen bir pansiyon bulundu ve aksam yemegi icin bir yere oturduk. Yemekten sonra odalar secildi (Vahap ve ben bir odada, Dodo ve Yalcin bir odada, sigara icen Memo Sinan ve Halit ayri odada) ve geceyi orada gecirdik. Sabah kalkip kahvaltimizi da yaptiktan sonra sahile dogru yola ciktik. Gece pek farkina varamamistik ancak gunduz gozuyle bakildiginda Olympos gercekten de tabiat harikasiymis.

Demre'ye oglenden sonra 2 gibi vardik ve hemen merkezde bulunan Noel Baba muzesine girdik. Dikkatimi ceken bayan turistlerin baslarina esarp baglayip ortmeleriydi. Kilisenin duvarlarindaki freskolar gercekten de gorulmeye degerdi.

1 saatlik yolculuktan sonra Kas'a vardik. Kas'in manzarasi muhtesemdi. Yemek yedikten sonra yolumuza devam ettik. 

Meshur Patara Plaji'na aksam uzeri vardik, goz alabildigince kumsal ve tertemiz bir deniz. Gece konaklayacagimiz yer ayarlamamiz gerektigi icin denize fazla giremedik yine. Neyse ki henuz sezon olmadigindan dolayi yer bulmamiz cok kolay oldu. Uygun fiyata bir pansiyon bulduk. Gece disariya cikip etrafi dolasmaya karar verdik. Dolanirken koyun meydanina geldigimizde bir kadinin kufur sesleriyle irkildik. Biz once bize soyluyor sandik, meger ortaliga dogru soylemis, ancak sonradan da bize "Heeey, Turkish boys" diye laf da atti. Kadin oranin piskopatiymis meger, sonradan ogrendik.

Ertesi sabah kahvaltimizi yaptiktan sonra Patara'dan ayrildik. Sonraki duragimiz Xanthos antik sehirdi. Harabeleri biraz dolastiktan sonra aracimiza binip sonraki duragimiz olan Saklikent'e dogru yol aldik.

Saklikent girisinde lastik ayakkabilarimizi giyip iceriye dogru yurumeye basladik. Ilerledikce daralan kanyon giderek asilmasi zorlasan bir hal aldi. Belirli bir yere geldikten sonra ameliyatli dizim dolayisiyla daha fazla ilerleyemedim ve geri donmeye karar verdim. Kanyon girisinde arkadaslarimi bekledim ve onlar da geldikten sonra hep beraber kanyon girisindeki bir restauranta yemek icin oturduk. Toplam 4 saatlik Saklikent gezisi gercekten de cok keyifliydi.

Sonraki duragimiz Fethiye ve Oludenizdi. Hisaronunde konaklama isini ayarladiktan sonra (Otel Bozbey) aracimizla sahile inip o meshur Oludeniz resmindeki plajin en ucuna kadar gidip, ordan denize girdik. Aksam uzeri oldugundan sahil bombos ve cok sakindi. 1 saat sonra otele geri donup aksam olduktan sonra Hisaronu'nde gezmeye ciktik. Hisaronu tam bir Ingiliz koyune donmus. Butun eglence yerleri, restaurantlar dukkanlar Ingiliz turistlere hitap edecek sekilde sekillenmis. Fiyatlar pound uzerinden. Yorgun oldugumuzdan fazla oyalanmadan otele donduk.

Ertesi gun Marmaris ve Datca'ya dogru yola koyulduk. Bir ara yolda arkamizdan bi araba birden bizi sollayip selektor korna ve el kol hareketleri yapti ancak bizi gectikten 200 mt sonra sagda polislerin bulunduru yerde durdu, biz de tabi durduk. Sinan hemen polise "abi baksana sunlara abidik gubidik hareketler yapiyor" deyince adam koptu oracikta. Neyse birkac sozlu satasmalar ve atismalardan sonra klasik borulara uflendi ve sikayetci olup olmadigimiz soruldu, biz tatile cikmisiz ne sikayeti dedik, onlar da alttan alinca herkes kendi yoluna devam etti. Hemen oracikta polislerle bi hatira fotosu cektirmeyi de ihmal etmedik.

Ogleden sonra Mesudiye diye kucuk bir koye vardik, orda agaclarin altinda bi yere oturup, daha once Migros dan almis oldugumuz malzemeleri cikartip yemek yedik. Yemekten sonra Knidos'a dogru devam ettik yolumuza. Bir ara bi plajda denize girip ciktik, Knidos'a vardigimizda saat 7'ye geliyordu. Fikir kimden cikti hala bilmiyorum ama nedense uzaktaki Deveboynu fenerine gitmek icin yurumeye basladik. Fener'e giden herhangi bir patika yol bile yoktu, taslarin, kayalarin ve caliliklarin arasindan yavas yavas yuruduk. Fener'e ulasmamiz yarim saati buldu, ancak ordaki manzara gercekten de uzun yuruyuse degdi dogrusu. Gec saatte onceden rezervasyon yaptirmis oldugumuz Datca Ogretmenevine geldik ve tesisin yemekhanesinde nohut pilav ve caciktan olusan tabldot yemegimizi yedik. Ardindan kalacagimiz odalara gittik. Odalarin durumu cok kotuydu ve simdiye kadar kaldigimiz en dokuk ve kohne yerdi diyebilirim.

Sabah kahvaltimizi yaptiktan sonra Datca Ogretmenevinden ayrilip Eski Datca'ya gittik. Koyun kahvesinde oturup birseyler icip, biraz dinlenip ve sonra Eski Datca'yi gezdikten sonra yeniden yola ciktik.

Dalyan'a vardigimizda hepimizin karni zil caliyordu, bir pilic cevirmeci bulup bi guzel karnimizi doyurduk. Sonra kalmak icin yer bakmaya basladik. Dalyan Camping diye bir yerde kalmaya karar verdikten sonra sehir merkezini dolasmaya ciktik. Rock Cafe'ye oturup hem mac izledik hem ickilerimizi yudumladik, ardindan Kamp'a geri donup yattik. Ertesi sabah kahvalti yapmak icin biraz dolastiktan sonra "Golbasi Restaurant" diye bir yerde karar kildik. Iyi de yapmisiz, beklemeye degdi gercekten de. Koca bi cardakta minderlerin ustunde koy usulu cok keyifli bi kahvalti yaptik. 

Kahvaltidan sonra kamp'a geri donup tekne kiralamaya karar verdik. Tekne bizi camur banyosu yapabilecegimiz bir yere goturdu. Tesis biz vardigimizda bombostu ancak biz camurlanip guneste
kurulanirken birden bir suru turist dolustu. Bu arada bizim Halit yerde akan sudan elini yuzunu yikadi hatta agzini da calkaladi. Meger o su, pis su duslarindan gelen suymus. Yikanip temizlendikten sonra tekne bizi Dalyan sahiline goturdu, orada biraz denize girdikten sonra donus yoluna girdik. Yolumuzun ustunde olan Kaunos antik kent harabelerini de gezdikten sonra kampa geri donduk.

Gece bi tur King oynadiktan sonra sabaha karsi 2 de aracimiza binip donus yoluna koyulduk. Sabah 6:30 da Antalya havaalanina vardik ve araci teslim ettikten sonra check-in islemlerini yaptirdik. Artik herkes yorgunluktan bayiliyordu. Ucakta bircogumuz zaten uyudu. Istanbul'da herkes valizlerini aldiktan sonra vedalasildi ve yine geldigimiz sekilde arabalarla evlerimize geri donduk.

Tatilimiz de boylece tamamlanmis oldu. Iyisi ile kotusu ile dolu dolu 6 gun gecirdik. Cok yer gezdik cok yer gorduk, en onemlisi de bol bol gulduk. Kisacasi tatil amacina ulasti. Katilan butun herkese tesekkur ediyorum.

Seneye Karadeniz turu diyoruz. Ne dersiniz ?

 
Tatilden inciler

- Antalya havaalaninda Halit'in valizini unutup gitmesi
- Olympos'da pansiyonda Vahap'in gizlice karanlikta arkadan gelip birden havlayip bizleri korkutmasi.
- Duden'de Memo (Garsona) - "2 kiymali 1 yumurtali gozleme lutfen"
- Sinan'in muze kartsiz araya kaynamasi
- Demre Noel Baba muzesinde Halit'in az kalsin sutun ve Noel baba heykelini devirmesi
- Saklikent'de Halit'in kayadan atlarken dusmesi
- Herkesin gazman olmasi ve Ilhan'in her zabah Memo'larin tuvaletine ...
- Vahap (Ortaya) - "Ben cadirda kalmam"
- Kemer'den sonra arabamizin hararet yapmasi ve yolda kalmamiz
- Mesudiye'de Halit (Isletmeci kadina) - "Biz kendi seyimizi surda yeriz"
- Mesudiye'de Vahap (Memo'ya) - "Tadina bakacam sadece"
- Sinan (Polise) - "Ya abi baksana sunlara abidik gubidik hareketler yapiyolar"
- Arabada Ilhan ve Sinan ayni anda (Memo'ya) - "Ziccan mi?"
- Dalyan'daki Disco'da herifin (Memo'ya) - "Hareketlerine dikkat et"
- Muzlu karamelli dondurma
- Ilhan (Sinan'a) - "Kaptirdin gidiyorsun bakiyorum - Eeeee yol kaymak gibi" "Karsidan gelenler neden selektor cakiyolar boyle - Hiyar onlar isigimi acik unuttum saniyorlar" - "Eee aha polis" "Ehliyet ruhsat lutfen, radar'a yakalandiniz".
- Kopegin Memoya aniden havlamasi ve Memo'nun aniden sicramasi
- Hisaronu Bozbey Otel'deki kopegin resepsionda Dodo'ya havlamasi ve Dodo'nun bagira bagira kacmasi
- Patara'daki sarhos kadin'in "Turkish boys" ve "Ben adama ...., hem de ...." ve "Gide gele Bamteli oldum" diye laf atmasi
- Patara'da denizden dondukten sonra Halit'in arkamizda duran arabadaki kadini gormeden, küt diye donunu indirmesi ve benim Halit'in arkasina gecip onu kapatmam.

Monday 12 April 2010

Kotu Haber

Bugun kabullenmek istemedigim kotu haber geldi maalesef. Canim annemi 12 Nisan 2010 sabaha karsi kaybettik.
Annem ertesi gun yani 13 Nisan 2010 Sali gunu Gorele Haydarli koyu'nde aile mezarliginda topraga verildi.
Maalesef ben orada bulunamadim. Cok uzgunum.
Ne zaman "Nasilsin anne" dedigimde "bekliyorum oglum" diyordun hep, bekledigin gun bu gunmus demek ki annem.
Topragin bol olsun, nur icinde yat annem. Allah rahmet eylesin. Seni cok ozleyecegiz.

Wednesday 10 March 2010

Annem Hastanede

Maalesef annemin felc oldugunu ve kalp krizi gecirdigini ogrendim. Hemen ucak rezervasyonumu yapip Istanbul'a uctum. Annem'i Gungoren'de ozel bir hastaneye sevk etmisler. Yogun bakimdaydi, yanina gidip de annemi oyle gorunce cok uzuldum. Suni solunum veriliyor ve hortumla besleniyordu. 5 gun icinde birkac kez gorme sansim oldu, son gun artik yanindayken uzun uzun konustum annemle, ellerini tutup veda ettim. 15 Mart 2010 Pazartesi gunu Londra'ya geri dondum. Tabi moralim cok bozuk, ancak aileme yeniden kavusmak beni bi nebze de olsa mutlu etti. Kizlarimin ve esimin sayesinde bu moral bozuklugunu daha cabuk atlatabildim.

Thursday 18 February 2010

Ameliyat ve sonrasi

Her ne kadar endiselerim devam ettiyse de, artik bu yola baskoydugum icin ameliyat olmamak benim icin bir secenek degildi artik. Sabah taksi cagirip ameliyat icin Ashford Hospital'a gittim. Gerekli islemler yapildiktan sonra hemsireler beni yatagimin bulundugu buyuk bir odaya goturduler. Ameliyat olmak icin yaklasik 10 kisi daha vardi odada. Bana ilk ameliyata gireceklerden biri oldugum soylendi. Ustumdekileri cikartip bana verdikleri tek parca ameliyat elbisesini altimda bir tek boxer kalacak sekilde giyindim. Bu arada kendi doktorumu beklerken baska bir doktorun yanima gelip ameliyati kendisinin yapacagini soylemesi dogrusu benim icin surpriz oldu. Doktor ameliyat esnasinda neler yapacagini acikladiktan sonra dizimi kalemle isaretleyip yanimdan ayrildi. Yarim saat sonra beni anestezi odasina aldilar. Igneyi yaptiklarinda soguk birseyin damarlarima girdigini hissetmem ile birlikte kendimden gecmisim.

Uyandigimda cok sersem oldugumu hatirliyorum. Aksama kadar bu sersemligim devam etti. Kisa araliklarla uykuya daliyor uyaniyordum.
Sonra bir ara 2 fiziyoterapist yanima geldi ve sarili olan sag bacagimin yerinden oynamamasi icin nasil protez takilacagini gosterdiler. Ardindan bana koltuk degneklerini verip nasil yuruyup merdiven inip cikacagimi ogrettiler. Tabi onlar bana bunlari ogretirken ben tam olarak kendimde degildim, cok uyusuktum, zar zor hatirliyorum. Eve gittimde yapmam gereken basit egsersizleri de gosterdiler. Hemsirelere sordugumda ameliyatimin basarili gectigini ve endiselenmemem gerektigini soylediler. Ne yazik ki doktor beni gormeye gelmedi. Sonra gorecekmis. Aksam uzeri cikisimi verdikten sonra yine taksi ile eve geldim.

Ilk hafta zor gecti diyebilirim, agrim olmadi cok sukur hatta agri kesici bile almadim ikinci gunden itibaren. En buyuk sorun, geceleri sirt ustu yatip saga sola kipirdayamamakti. Ondan dolayi her gece en az 4-5 kez kalkip tekrar yatmaya calisiyordum. Bana verdikleri egzersizleri elimden geldigince yapmaya calistim duzenli bir sekilde ancak bacagim sis oldugu icin pek bir zor oldu. Sanirim ikinci gun sargilari cikarttim.

Fiziyoterapist e ilk gittigimde bana en onemli seyin bacagimi tam olarak yani 0 derece aciyla dumduz uzatabilmek oldugunu soylediler. Ne yazik ki uzun bir sure bunu basaramadim. Sanirim 4 haftadan sonra ancak becerebildim. Neyse ki gec olmasi hic olmamasindan iyidir.

Tam uzatma saglandiktan sonra artik daha zor egzersizler verdiler. Tek bacak uzerinde durma, tek bacak inip kaldirma, basamak inip cikma gibi. Bunlari yapmak ilk baslarda cok zor geldi ancak yilmadan yaptim ve gun gectikce kolaylasmaya basladi.

Tuesday 16 February 2010

On capraz bag ameliyati (ACL Reconstruction) icin son 2 gun

Ameliyatima 2 gun kaldi ve dogal olarak vakit azaldikca tedirginligim, heyecanim ve kafamdan gecen soru isaretleri de artmaya basladi.
Kisaca ozetleyecek olursam bu duruma nasil gelindi.

2004 senesinde isyerinden arkadaslarla cim saha'da futbol oynamistik. Oyun sirasinda bir hamle esnasinda sag ayagim yumusak toprak zemine gomulmustu ve vucudumu sag cevirme esnasinda ayagim donemeyince dizimden kuturt diye ses esliginde muthis bi aci hissettmistim. Hemen ardindan dizimin uzerinde odem olusmasi nedeniyle buyuk bir sisme olusmustu ve bacaklarimi kullanamaz olmustum. Rontgen ve MR'lar cekilmisti ve doktorum bir mudahaleye gerek olmadigini ve vucudun kendini tamir edecegini soylemisti. Bir sure sonra tabi iyilestim ancak dizimde her zaman bir zayiflik ve narinlik hissediyordum, ancak bu beni cok da rahatsiz etmiyordu acikcasi.

Aradan 5 yil gecmis ve duz kosu disinda kadar ani bir hareket gerektirecek basketbol, futbol, voleybol gibi sporlar hic yapmamistim. Gerci 2007 yilinda kayak yapabilmis ve dizimle ilgili bi sikayetim de hic olmamisti, hatta 2009 Ocak ayinin sonlarina dogru arkadaslarla Kartepe'de de kayak yapmistim.

Nisan 2009'da tekrar Turkiye'ye tatil icin gittigimde arkadaslarla Belgrad ormanlarinda piknik yapmaya gitmistik. Tabi piknik olur da top oynamak hic olmaz mi. Harala gurele oynadik topumuzu, hic dusunmeden. Bi sure oynayabildim de, ancak ne olduysa yine bi anda dizim yerinden cikti ve tekrar yerine oturdu. Tabi yine muthis bir agri ve sisme yapti. O anda anladim dizimin iyi durumda olmadigini.

2009 yaz tatili gelmis ve tatilimin ilk gununde arkadaslarla yillik bulusma icin Bahcesehir'deki Aqua Marine havuzuna gitmistik. Bir ara birisi voleybol oynamayi teklif etmisti. Top bulunmus ve oynamaya baslamistik ki bir sicrama esnasinda dizim yine yerinden cikti. Bu seferki gecenkinden cok daha siddetli olmustu. Dayanilmaz agrilar icinde hastanenin yolunu tutmustuk yine.

Ingiltere'ye dondukten sonra yeniden doktora gittim. Doktor hastaneye sevk etti beni ve yine rontgen ve MR lar cekildi. Bu seferki uzman doktor (Dr. Dean Michael) MR'a baktiktan sonra on capraz bagimin zedelenmis oldugunu ve bunun normal yoldan iyilesmesinin mumkun olmadigini ve yeniden spor yapmak istersem mutlaka ameliyat olmam gerektigini soyledi. Ben de nihayet ameliyat olmaya karar verdim.

Doktor bu tur ameliyatlarin (ACL Resconstruction) basari oraninin %95 oldugunu belirtti ve endiselenmeme gerek olmadigini soyledi, ancak tabi biraz tedirginlik var haliyle.

Ameliyat sonrasi fizik tedavi iyilesme icin cok onemliymis ve hic ihmal edilmemeliymis.
Iyilesme sureci uzun ve zahmetliymis ancak ben bunun ustesinden gelmeye hazirim.

Tuesday 19 January 2010

Ela'nin dogumunu bildirmek ve nufus cuzdani basvurusunda bulunmak icin Knightsbridge'e yakin olan Londra Turk Konsoloslugu'na gidip basvuruda bulundum.

Monday 18 January 2010

Register (Kayit)

Ela'nin kaydini yaptirmak ve dogumbelgesini almak icin Weybridge'deki Register Office'e gittim. Kayit kisa bi surede tamamlandi.

Weybridge Register Office
Rylston
81 Oatlands Drive
Weybridge, Surrey, KT13 9LN

Sunday 10 January 2010

Ela Bebek

10 Ocak 2010 sabah 02:00 sularinda Songul beni uyandirip heyecanli haberi verdi. Bebek geliyor. Guya hic heyecanlanmayacaktim, ancak hic de oyle olmadi, beni sardi mi bi panik bi panik. O gece de her yer buzlu yollar cok tehlikeli, ayrica benim araba da arizali evin onunde yatiyor. Hemen 999 acil servisi aradim ve ambulans servisini istedim. Operator'un butun sorularini cevapladiktan sonra bize ambulansin yolda oldugu soylendi. 10 dk sonra ambulans kapinin onundeydi. Iki gorevli Songul'un kollarina girip, yavasca araca bindirdiler. Ben de arkadan elimde esyalarla onlara katildim. Gorevlilerin hepsi cok sicakkanli ve naziklerdi.

Ece ve annemi tabi evde biraktik, sonradan ogrendik ki onlar da heyecandan hic uyumamislar.

Ambulans bizi yavasca (yollar buzlu oldugundan) St Peter's Hospital'a goturdu ve gorevliler dogum odasina kadar eslik ettiler. Saatler 03:00 sulariydi. Sonra bekleyis basladi. Agrilar giderek siklasti ve Songul butun dogumsancilarini gaz soluyarak atlatmaya calisti. Sabah saat 11'e dogru nihayet dogum basladi ve Ela bebek saatler 11:06'yi gosterdiginde dunyaya gozlerini acti.
3.44 kg agirliginda, 50 cm boyunda ve bol sacli dogdu kizimiz. Oyle tatli ki anlatamam. Ikinci kez baba olmak cok guzel bi duyguymus. Allahima sukurler olsun.

Ogleden sonra sirasiyla Sibel, Carlos, Handan, Stewart, Ece, annem, Elmas ve Mike bizi hastanede ziyarete geldiler sagolsunlar. Aksam olmadan dogumodasindan bizi cikartip anne ve bebeklerin oldugu bolume goturduler.
Saat 22:00 civarinda Mike gelip hastaneden beni ve annemi aldi, Ece'yi de Handan'lardan aldiktan sonra evin yolunu tuttuk. O yorgunlukla hepimiz misil misil uyumusuz.

Ertesi sabah da benim Ashford Hospital'da dizimin Capraz Bag ameliyati (ACL Reconstruction Surgery) oncesi randevum vardi. Taksiye atlayip gittim. Gorevli hemsireye durumu anlattiktan sonra gerekli kontrolleri hizli hizli yapip beni gonderdi. (Cok ilginctir ki kadina bebek haberini verince oyle cok heyecanli ve mutlu oldu ki sasirip kaldim). Tansiyonum da yuksek cikti bu arada. Hemsire cok normal, biraz sakinlesmen gerekiyor dedi.

Bu sefer beni almak icin Carlos sagolsun hastaneye geldi ve beni St Peter's Hospital'a goturdu. Songul geceyi biraz uykusuz gecirmis malum bebekten dolayi ama tatli bi yorgunluk vardi uzerinde. Ela'nin BCG (Verem) asisi yapilmak uzereyken Carlos beni almaya geldi ve beni arabamin bekledigi tamirhaneye birakti. Sukurler olsun ki araba tamir edilmisti. Carlos'a tesekkur edip yolcu ettikten sonra, Ece ve annemi de alarak hastaneye gittik. Gerekli islemler yapildiktan sonra hastaneden cikisimizi verdiler. Ela bebegi araba koltuguna oturtup evin yolunu tuttuk.

Bu mutlu zamanimizda bizlerin yaninda olup destek veren ve hicbir yardimi bizden esirgemeyen Handan ve Stewart Woollaston'a, Sibel ve Carlos Membrive'ye ve Elmas ve Mike Curtis'e sonsuz tesekkurlerimizi iletmek istiyorum.

Friday 1 January 2010

Yilbasi 2009-2010

Yilbasi gecesi icin Basak bizi ve Woollaston ailesini evine davet etmisti. Biz de yilbasi gecesi hep beraber evlerinde toplandik. Evsahibi bircok zahmete girip onca guzel yemekler ve mezeler hazirlamis ki, tadina bile bakamadiklarim olmustur. Ayrica ben Bira icmiyorum diye sadece benim icin Tekila bile almislar. Guzel sohbetler ve yemeklerin ardindan yilbasi yaklasti ve yeni yila nese ve cosku icinde girdik. Bu guzel aksam icin cok cok tesekkurler Basak ve Gareth. Hersey dort dortluktu. Elinize saglik.